Advert
Advert
Advert
BOŞLUĞA DAİR…

BOŞLUĞA DAİR…

Bu içerik 2235 kez okundu.

“Kendi heykelini yontmaya devam et!” 

Bu sözler, eski dünya bilgelerinden, Yeni Platonculuğun kurucusu Plotinos’un tüm zamanlara hitap eden çağrısıdır. 

Kendini bulmak için bakacağın ilk yer sensin, diyor Plotinos. İyiyi, güzeli, saf aşkı ve erdemi yaşamak için kendini yontmalı, üzerindeki kabukları atmalı ve içindeki varlığı keşfetmelisin. 
Bu ancak bütün görünümlerin ötesine geçen saf bir bakışla mümkündür. Ne var ki dünya, nesneleri, suretleri, sıfatları ve renkleriyle araya girer ve bakışımızı bulandırır. İnsan aklını ve ruhunu bunlardan kurtarmalıdır; tefekkür ve temaşa yoluyla aşkın olana yönelmelidir. 

Plotinos insanın bunu nasıl başaracağını, hangi merhalelerden geçeceğini ve mutlak âlemin neye benzediğini anlatır. Ona göre insan ruhunu yüceltebilmelidir ama bedenini de yok saymamalıdır. Tefekkür ve temaşa için sağlıklı bir beden gerekli.

“Aranızda kim günahsızsa ilk taşı o atsın!” diye seslenir Kutsal Kitap.
İlk günah öğretisinden günümüze büyük bir itiraf çemberi döner durur. Bu trajedide haklı, haksız, iyilik, kötülük, mağdurluk, masumiyet hallerini birbirinden ayıran sı­nırlar sanki silinmiş ve her şey iç içe geçmiş gibidir. Herkes haklıdır, herkes haksızdır, herkes mağdurdur, ya da hiç kimse mağdur değildir ve sonunda herkes suçludur. Ma­sumiyet belki de acı ve günahın en kesif yaşandığı yerde saklıdır. Çünkü ten zevklerine dalmış biri tüm düşkün­lüğüne rağmen hâlâ saf ve iyi olanın izini sürer, tüm güç­süzlüğüne rağmen mutlakla bağını yitirmez.

İtiraf, Batı düşüncesinin kalbinde tüm gerilimleriyle yer edinmiştir. İtiraflar bir düşünce, düşünceler ise birer iti­raftır. Acaba kendimizi açarken, günahlarımızı itiraf ederken ne derece samimiyiz? Neleri maharetle gizler, neleri dürüstçe itiraf ederiz?

Toplumsal, siyasal ya da kültürel alanlarda, çok farklı zaman ve yer parçalarında ortaya çıkabilen boşluklar, yeni ve daha özgür yaşamların üzerinde yaratılabileceği açıklıklar olabileceği gibi, keyfî şekillerde doldurulduğunda, aşırılık biçimlerine de neden olabilir. Bu boşlukları dolduran kişi, topluluk ya da kurumlar, belirli bir akıl, yapısal belirlenim, vicdani ya da etik sorumluluk veya sınıfsal bilinçten feyz almadığında, boşluklar, aşırılık görünümü alır, türlü adaletsizliklerin kaynağı olur.
Bu durumda, belli bir zümrenin keyfîliği, başka keyif biçimlerini yok eder; aşırılık, topluma, siyasete, hayata egemen olmaya başlar. Onlar, koşulsuzca serbest, başıboş yaşarlarken, diğer tarafta aşırılıklara, şiddete, baskılara maruz kalan varlıklar ortaya çıkar. Boşlukların fazla ya da eksik doldurulması, eşit biçimde paylaşılmaması, toplumsal, siyasal ya da kültürel nitelikte azgelişmişlik biçimlerine neden olur.

Okumalar

Bu hafta baktığım ve yukarıdaki yazımda sizinle paylaştığım konuları içeren hepsi Doğu-Batı yayınlarından çıkan şu kitapları tavsiye etmek isterim.

Ali Akay, TEKİL DÜŞÜNCE; Hilmi Ziya Ülken, BİLGİ VE DEĞER; Pierre Hadot, PLOTİNOS YA DA BAKIŞIN SAFLIĞI; Mehmet Aydın, GÜNAH VE İTİRAF; Özgür Taburoğlu, BOŞLUK, AŞIRILIK VE KEYFİLİK

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
 BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU