Advert
Advert
Advert
BABAM!...
İbrahim TIĞ

BABAM!...

Bu içerik 6330 kez okundu.

   Cemal Süreya’nın “Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?” diye bir şiiri vardır. Çok severim bu şiiri. Babasının ölümü üzerine yazdığı bu şiir bana hep babamı anlatır. Başkalarına da anlatır mı bilmem?

Şöyledir o şiir:

 Sizin hiç babanız öldü mü?

Benim bir kere öldü kör oldum

Yıkadılar aldılar götürdüler

Babamdan ummazdım bunu kör oldum

 

Siz hiç hamama gittiniz mi?

Ben gittim lambanın biri söndü

Gözümün biri söndü kör oldum

Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak

Söylemesine maviydi kör oldum

 Taslara gelince hamam taslarına

Taslar pırıl pırıldı ayna gibiydi

Taslarda yüzümün yarısını gördüm

Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü

Yüzümden ummazdım bunu kör oldum

Siz hiç sabunluyken ağladınız mi?

*

Bugün babamın aramızdan ayrılışının 6.yılı…

Karaciğer sirozu teşhisi koymuşlardı.

74 yaşında bırakıp gitti bizi…

*

Zonguldak ve Almanya’da 35 yıl maden ocaklarında çalıştıktan sonra emekliliğini de Devrek’te ve köyümüzde geçirdi.

Keyif adamıydı benim babam…

Birayı severdi hep ama sigarayı hiç kullanmadı ömrünce.

*

Babam, babasını (dedemi) kaybettiğinde 9 yaşındaymış.

Ninem çok yoksulluklarla büyütmüş babamı, amcalarımı ve halalarımı.

Dedem Kamil Tığ; Osmanlı Devletinin dağılma sürecinin başladığı 1909’da askere alınmış. Balkan, Çanakkale ve İstiklal Savaşlarına katıldıktan sonra, düşmanın İzmir’de denize döküldüğü 1922 yılı sonlarında dönmüş köyüne.

Yani tamı tamına 13 yıl askerlik yapmış.

33 yaşında döndüğü köyünde evlenip 3 oğlu 3 kız sahibi olmuş ve 56 yaşındayken 1945 yılında da yaşama veda etmiş.

1932 yılında TBMM tarafından İstiklal Madalyası Vesikası verilmiş dedeme.

*

Garipliğini anlıyorum, babasızlığını da…

Sen de seni sevenlerini anlıyorsun değil mi?

*

Babam, canım, hani sen yaşarken -büyük onuruyla yaşadığımız- dedemin İstiklal Madalyası Vesikasıyla, İstiklal Madalyası’nı almayı çok istemiştin ya, hâlâ vermediler. Çok gördüler!...Ama bu işin peşini bırakmış değilim!... Uyduruk gerekçeler sürüyorlar öne. Mahkemeye başvurdum almak için.

Aldığımda da sana haber vereceğim baba!...

Vermeseler de…

Büromuzun en güzel köşesinde asılı duruyor o vesika, onuruyla yaşıyoruz.

*

Yoksulluğu iliklerine kadar yaşamış, dedem, ninem ve çocukları.

Ama bir tek onurlarını kaybetmemişler.

Babam anlayacağınız bir “Gazi” oğlu.

İstiklal Savaşı Gazisi merhum Kamil Tığ’ın oğlu Naci Tığ, benim babam!...

*

Baba deyince aklıma hep Can Yücel’in;

-Hayatta ben en çok babamı sevdim.

 Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk

Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –

Nasıl koşarsa ardından bir devin,

O çapkın babamı ben öyle sevdim, dizeleri düşüverir.

*

Metin Demiştaş da bir şiirinde, babasını;

-Elleri

Kurumuş bir ağaç kabuğunu benzerdi

Anımsadıkça

Şurama bir şey düğümlenir

 

Taşçıydı

Taşlık bahçelerde gün boyu

Balyoz sallardı, diye anlatır.

*

Yine Fatih Kısaparmak’ın bir parçası, babasını anlatan:

-Bu adam benim babam

Derdi dağlardan büyük

Çaresiz (biçare) , beli bükük hey!

Bir gün olsun gülmemiş

Rahat nedir bilmemiş

Gözyaşını silmemiş

Bir lokma ekmek için

Kimseye eğilmemiş

Bu adam benim babam hey!

*

Son söz de benden olsun!

- Babasızlığıma düşerdi her dem

suçlu tarihin taşıdığı hüzün

yorgun sabahlar doğururdu annem.

*

Söyleyin Allah aşkına!

-Babalar sevilmez mi hiç!

 

***

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
 BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU