Advert
Advert
Advert
NEDİR BU MUSUL KONUSU? 1

NEDİR BU MUSUL KONUSU? 1

Bu içerik 1703 kez okundu.

  Geçen haftalarda Sözcü gazetesinde Sinan Meydan ekranlarda ve sosyal platformlarda paylaşılan bu konuya dair güzel bilimsel bir yazı kaleme aldı. Bizde bu hafta bu konuyu yazalım dedik. Konu uzun olduğu için iki haftaya yaydık yazımızı dostlar…

1926 Ankara Antlaşması 5. Maddesi ile Türkiye-Irak sınırının değiştirilemeyeceğini hükme bağlamıştır.

Irak'ın kuzeyinden Türkiye'nin güneyine uzanan Kürdistan Projesi yeni bir proje olmayıp en azından 100 yıl öncesinde hesap edilmiş bir emperyalist projedir. Özerklik temini gibi görünse de bu projedeki asıl amaç kesinlikle bağımsızlıktır.

Nitekim Milli Mücadele yıllarından itibaren ayrılıkçı Kürtler ve onları destekleyen İngiliz emperyalizmi, önce özerk sonra bağımsız Kürdistan planları yapmıştır. Bırakın kendi arşivlerimizi İngiliz arşivi bu yöndeki raporlarla doludur. Örneğin, 26 Mart 1920'de İngiliz Amiral Sir F. de Robeck'ten Lord Curzon'a gönderilen bir raporda “Kürdistan Türkiye'den tamamen ayrılıp özerk olmalıdır...” denilmişti.

O zaman bu planın ilk somut adımı olan Sevr Antlaşması ile başlayalım değil mi? 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr Antlaşmasının “Kesim III, Kürdistan" başlığını taşıyan 62-63 ve 64. Maddeleri hiçbir tereddüte yer bırakmaksızın bu düşleri ortaya koymaya yeterlidir.

62. maddeye göre Sevr Antlaşması'nın yürürlüğe girmesinden sonraki 6 ay içinde İstanbul'da İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinden üçer kişilik bir komisyon toplanıp “Suriye, Irak ve Türkiye sınırının kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstün olduğu bölgelerin yerel özerklik planını” hazırlayacaktı. Bu plan Süryani ve Geldaniler ile, bu bölgelerin içindeki tüm öteki etnik ve dinsel azınlıkların ilişkin tam güvenceler de kapsayacaktır.

63. maddeye göre Türkiye, bu komisyonların “Özerk Kürdistan” kararını, kendisine bildirildikten sonra 3 ay içinde yürürlüğe koymayı kabul edecekti.

64. maddede ise 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerim kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvururlarsa ve Konsey de bu nüfusun bu bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varırsa ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse, Türkiye, bu öğütlemeye [tavsiyeye] uymağı ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeği, şimdiden yükümlenir.

Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kûrdistan'ın şimdiye dek Musul ilinde kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devletine kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.

Sevr Antlaşması'nın 145-148 maddelerinde de “ırk ve dil azınlıklarından söz edilmişti.

Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası başlattıkları işgallerle kabus gibi vatan toprağına çökenler bu toprakları paylaşma konusunda her tür enstrümanı kullanmaya kararlıdırlar.

         İşte hükümler burada buyrun yorumlayın …

Türkiye, Lozan Konferansı'nda Türklerin ve Kürtlerin “kaderleri ortak bir millet” olduğu tezini savundu. Bu tez, bir yıl kadar sonraki 1924 Anayasası'nın 88. maddesinde “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle Türk denir” şeklinde ifade edilecekti.

İngiltere ise tam tersine Kürtlerin Türklerden ayrı bir millet olduğunu belirterek “Özerk Kürdistan” tezini savunuyordu. Lord Curzon, 23 Ocak 1923'te Lozan'da, “Güney Kürdistan” dediği Musul vilayetinde, yani Kuzey Irak'ta İngiltere'nin Kürtlere özerklik vereceğini, Kürtçe eğitim veren okullar açacağını, Kürtçeyi yazı dili haline getireceğini anlatmıştı.

Mustafa Kemal'in Millî Mücadele'yi destekleyen 6 büyük gazetenin başyazarı ile yaptığı 5,5 saatlik ilk basın toplantısı 16 Ocak 1923'te İzmit'te gerçekleşmiştir. Bu basın toplantısı gelecekteki Cumhuriyet rejiminin fikrî temelini oluşturmaktadır. Mustafa Kemal, yapacağı yurt gezisiyle halkın nabzını yoklayacak, toplumda bir deprem etkisi yapacak atılım ve devrimlerle ilgili olarak da aydınlarla görüşecekti

16 Ocak 1923'te İzmit basın toplantısında bir soru üzerine Kürtlük konusuna değinerek, “Kürtlük namına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye'yi mahvetmek lazımdır (...) Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmektense, bizim Teşkilatı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir” demişti. Ayrıca Kürtlere “ayrı bir sınır çizmenin” doğru olmadığını belirtmişti.

Atatürk'ün burada “bir tür mahalli muhtariyetler” derken kastettiği, 1921 Anayasası'nın 11. maddesinde illere tanınan “mahalli işlerde” özerklikti. Bu, siyasi anlamda bir özerklik değildi. 1921 Anayasası 11. madde şöyle başlar: “Vilayetler mahalli işlerde manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir.” Ayrıca 1921 Anayasası'nın bu 11. maddesi, 1924 Anayasası'nın şu 90. maddesiyle kaldırılmıştı: “Vilayetlerle şehir, kasaba ve köyler, hükmü şahsiyeti haizdir.”

Mustafa Kemal, “Teşkilatı Esasiye Kanunu gereğince zaten bir tür mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir” diyerek İngiltere'nin Lozan'daki özerk Kürdistan tezini zayıflatmak istemişti.     -Devamı haftaya-

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
 BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU