Sistem değişikliğine, başkanlığa karşı demediğini bırakmayan Bahçeli, nedendir bilinmez birdenbire ağız değiştirdi. Neredeyse iktidar partisinden ve Cumhurbaşkanından daha ateşli bir biçimde savunmaya başladı. Gerçekte kendi sonlarını hazırladıklarının farkında bile değiller gibi. Hani sıkışınca kendini zehirleyen akrep misali…
Sosyal medyada dolaşan Bahçeli’nin yedi haziran öncesi mitinglerinde yaptığı konuşmaları izleyince bir insanın kısa zamanda nasıl böyle bir u dönüşü yapabileceğini akıl almıyor doğrusu… İnsanın başkanı olduğu partisine bu kadar acımasız zarar verdiği başka bir lider yoktur herhalde!
Muhalif MHP’lilere yapılan engellemelere rağmen halk arasında gördükleri ilgi büyük. De dereyi görmeden paça sıvanmayacağını öğrendik vesselam. Bakacağız on altı nisana…
Kamuoyu araştırmalarına bakılırsa HAYIR oyları bir adım önde görünüyor. Büyük bir aksilik olmazsa eğer, görünmeye de devam edecek.
İktidar kanadından doğru CHP’ye salvolar da aralıksız devam ediyor. CHP ile terör örgütlerini bir gösterme yarışındalar sanki. Oysa terör örgütü PKK ile yıllardır çözüm süreci diyerek görüşen bizzat iktidar partisiydi. Oslo’da, İmralı’da, Dolmabahçe’de yapılan görüşmeler, Habur Sınır Kapısı’nda yapılan karşılama törenleri… Bütün bunları herhalde CHP yapmadı. Hatta CHP Genel Başkanına terör saldırısı düzenlenmedi. Yahu birileri sanırım milleti akıl tutulmasına uğramış sanıyor…
Referandum seçimlerine artık geri sayım başladı. İki tercihten biri seçimin galibi olacak. Ya bolluk bereket anlamına gelen kahverengiyi tercih edecek seçmen, ya da bir devrin bitişini simgeleyen beyaz tercih edilecek…
Benim tercihim kahverengiden yana. Çünkü ben sadece kendimi değil, torunlarımın geleceğini de düşünüyorum. Parlamenter sistemin, demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla geliştirilmesinden yanayım.
Tek adamlık sistemi bana çok bilinen bir fıkrayı anımsattı;
Adamın biri bir kuzu kurban kesmiş. Yedi parçaya da bölmüş kurbanını. Dağıtmak için hocaya danışmış:
Hoca:
“Başı, döşü, beşi benim, derisi cemaate, gerisi de sana” demiş…
