Advert
Advert
Advert
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK BAYRAMINI BİR DE BÖYLE OKUYALIM MI?

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK BAYRAMINI BİR DE BÖYLE OKUYALIM MI?

Bu içerik 1416 kez okundu.

    1921’de Ankara’da kurulan Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, yeni yapılanan Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal hizmet anlayışını ve çocuk davasını gerçekleştirmek için, öksüz, yetim ve kimsesiz çocukları himaye eder.

   Dönemin zor koşullarına rağmen yurt içi ve yurt dışında hızla teşkilatlanarak şubeler açan Cemiyet, kendisine bağlı çeşitli kurumlarla çok sayıda yetim ve kimsesiz çocuğun maddi ve manevi himayesini sağlar. Cemiyet amaçladığı sağlık, eğitim ve kültür hizmetini çocuk ölçeğinde, anne, aile ve halka ulaştırır.

  30 Haziran 1921 tarihli Karar Defteri’nin ilk sayfasında Cemiyetin amacı;“I. Dünya Savaşı ve onu izleyen bir sürü çetin ve acılarla dolu savaşların, ülkemizde doğurduğu yıkımlardan olmak üzere, şehit çocukları ile bakım ve korunması millete kalan diğer sıkıntılara ve felaketlere uğramış çocukların, milletçe korunması ve yedirilip içirilmesi ve öteki felaket görmüş çocuklar ve bütün memleket çocuklarının hayatlarının korunması, maneviyatlarının güçlendirilmesi, her birinin hayatla savaşmaya yatkın ve ülkeye faydası olabilecek düzeyde eğitilmesinin sağlanması, araştırılması ve hazırlanması ve geleceğimizin temeli olan, bu günkü ülke çocuklarının bütün şefkatli bir gözle gözetilmesi ve bunun gerçekleştirilmesi...”' şeklinde belirtilmişti.

  Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal devlet olarak kamusal yükümlülüğe sahip olduğunun bir göstergesi olan Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, bütün kurumlarıyla yeniden teşkilatlanan ve yapılanan Türkiye Devleti’nin sosyal hizmetler alanındaki hedef ve faaliyetlerini yerine getirerek, devletin sosyal hizmet anlayış ve uygulamalarını hayata geçirmesine katkıda bulundu. 30 Haziran 1921 yılında kurulan Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, 26 Kasım 1921 tarihinde “Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, menafii umumiyeye hadim cemiyetler meyanında ithali kanunen... İcra Vekilleri Heyetince...” uygun görülerek cemiyetin toplumun yararına hizmet eden nitelikte olduğu kabul edildi. Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulduğu ilk zamanlardan itibaren bütün faaliyetlerini nizamname ve tüzükler çerçevesinde sürdürdü. Cemiyet, zaman içinde değişen koşullara göre tüzüğünde yenilemeler ve değişiklikler yaptı.

   “Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti Nizamname-i Esasisi” başlığını taşıyan, altmış sekiz maddelik ve 30 Haziran 1921 tarihli ilk nizamname-i esasisi’nin birinci maddesini “merkezi Ankara’da olmak üzere Himaye-i Etfal Cemiyeti namıyla bir cemiyet teşkil edilmiştir” bilgisini, Cemiyet maksadını açıklayan ikinci ve üçüncü maddeler: 

  “Madde 2- Cemiyet evvela şehit çocuklarıyla, saniyen harp malullerinin ve harp felaketzedelerinin çocuklarıyla iştigal eder.”

   “Madde 3- Cemiyet, bunun haricinde alelumum etfalin himayesine ait hususat ile meşgul olur. ” Şeklinde ifade edildikten sonra çocuk ve onu ilgilendiren birçok konuda cemiyetin ne gibi işlerle meşgul olacağına dair birçok alt maddelere yer verilir.

   Cemiyet, Cumhuriyet’in ilk yıllarında şehit çocuklarının (evlad-ı şüheda) sayısının on dört binden fazla olduğu bir ortamda, cepheden ve cephe gerilerinden toplanıp kafile kafile Ankara’ya gönderilen kimsesiz çocukların himayesiyle işe başladı. Şehit evlatlarını himaye eden Himaye-i Etfal Cemiyeti, cephelerden ve cephe gerisinden vatanın yetimlerini topladığını ve bütün imkanlarını onlara seferber ettiğini birçok belge de ifade etmektedir.

  Bunları yaş, tahsil ve kabiliyet derecelerine göre, sanat okullarına, yatılı okullara, çırak olarak iş yerlerine, ticaret ve ziraat okullarına ya da darüleytamlara gönderip, aileler yanına geçici evlatlık yerleştirip, hatta birçoğunu askeri okullara yerleştirerek şehit yetimlerini babaları gibi asker yetiştirmeyi başarmıştır. Hastalarını tedavi ve pek küçük yaşta olanlarını bizzat himaye etmektedir. Böylece Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Bey’in de dediği gibi; “Büyük milletimizin ve aziz yurdumuzun her ikbalini yarın evlerimizin bu günkü başlıca saadetini teşkil eden Türk çocuklarının itina ve kudretlerine bırakacağımızı düşündükçe onların iyi, kuvvetli ve kabiliyetli yetişmesi için yapılan her teşebbüsü en derin minnet ve hürmetle alkışlamamak kabil midir? Bu itibarla çalışmasını çocuk mevhumuna ve ehemmiyetine memleketimizde silinmez ve sönmez bir alaka uyandırmaya vakfeden muhterem Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti...” çalışmalarını sürdürdü. Cemiyet kurduğu kurumlar ile ihtiyaç içinde olan çocuklara maddi ve manevi yardımlar yaparak sadece on yıl içinde altı yüz binden fazla çocuğa hizmet götürdü.

   1920’li yılların iktisadi koşullarında Anadolu’da çocuğun durumu dönemin kaynaklarına göre değerlendirildiğinde; Anadolu’da insanlar; “yiyecek ne bir lokma ekmekleri ve ne de barınacakları bir damları olmayan, ekinleri yanmış, zahireleri çalınmış, ihtiyarlar otlardan ve yapraklardan yatak yapmaya genç kadınlar yıkık duvarlar üzerine dam kurmaya çalışmakta, herkes açıkta, yılgın, harabeler arasında perişan..." bir halde “...savaşlar sırasında çaresiz halk hudutlarda vatanın savunmasıyla meşgul iken, kadın, çocuk ve yaşlılar her türlü eziyet ve cefayı çekmiş, sefaletin son derecesine düşmüş ve bir çokları açlıktan ve hastalıktan ölmüş" durumdaydı. Memlekette “....ayakları çıplak küçük çocuklar yollar içinde yanmış buğday taneleri topluyorlardı... sefalet ve felaket bu zavallılar arasında muhtelif emrazın zuhuriyetine de sebebiyet veriyordu...” denilmektedir.

   1920’li yılların iktisadi zorluklarına rağmen Cemiyet; üye aidatları, rozet, kart, şefkat fişi, eşya piyangoları ve neşriyat gelirleri, halkın yardım ve bağışlarıyla yaşarken; kısa sürede şube sayısını ve üye sayısını arttırmıştır. Türkiye’de ilk defa çocuk siyasetinin kurulmasını sağlayan Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti, devlete çocuk konusunda yardımcı olmakla birlikte, sağlık, eğitim ve kültür hizmetiyle sosyal hizmet ve sosyal dayanışma anlayış ve uygulamalarını hayata geçirme misyonunu da üstlenmiştir. Ve Cemiyet, Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Mart 1922 tarihli “memleketimizin sıhhatini korumak ve takviye etmek, ölümü azaltmak, nüfusu çoğaltmak, bulaşıcı ve salgın hastalıkların tahribine karış koymak ve bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli sıhhatli vücutlar halinde yetişmesini temin etmeliyiz. ” sözüne uygun olarak ülkede gürbüz bir nesil yetiştirmek için çalışmaktadır.

 

   23 Nisan bu ülkenin istikbakli için verilen o kutsal mücadelede yitirilen canların yetim çocukların bayramıdır. Geleceğin teminatı çocuklarımız üzerinden ülkenin bekasının teslim edildiği egemenliğin ulusa aidiyetinin tescilidir…

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
BAŞKAN BOZKURT: İNSAN ODAKLI PROJELERLE GELİYORUZ
BAŞKAN BOZKURT: İNSAN ODAKLI PROJELERLE GELİYORUZ
BAŞKAN BOZKURT: ALLAH ÖZCAN’IN YALAN VE İFTİRALARINDAN KORUSUN
BAŞKAN BOZKURT: ALLAH ÖZCAN’IN YALAN VE İFTİRALARINDAN KORUSUN