Advert
Advert
Advert
EDEBİYATIMIZDA ÇERKEŞ
İbrahim TIĞ

EDEBİYATIMIZDA ÇERKEŞ

Bu içerik 10184 kez okundu.

 

   Köroğlu dağları ile Ilgaz dağlarının Batı uzantısı arasında Bolu-Gerede ve Tosya oluğunda kurulmuş küçük bir ova kasabasıdır Çerkeş.

    Doğu’nun ipek, baharat ve diğer ürünlerinin kervanlarla Batı'ya taşınması için Çin'den Avrupa'ya uzanan ticaret yollarından biri olan Eski Bağdat (İpek yolu) yolu üzerinde kurulan Çerkeş bu yönüyle de Doğu kültürünün Batı tarafından tanınmasını da sağlamıştır.

    Tarihi çok eskiye dayanan Çerkeş’i, büyük gezgin Evliya Çelebi Seyahatname (1899)’sinde şöyle anlatır:

    “Çerkeş Kengırı toprağında subaşılıktır. 150 akçalık kazadır. Yeniçeri serdarı, sipahi kethüda yeri vardır. Şehir bir bayır dibinde olup 300 haneli bir camii, bir hamamlı, 40–50 dükkânlı bir beldeciktir. IV. Murat yakınlarından Silahtar Mustafa Paşa burada 150 Ocaklı, 100 dükkânlı bir han yaptırmak suretiyle kasabayı imar etmiştir. Lakin ömrü vefa etmediği için kiremit örtülü kalmıştır. Haftada bir gün köylüler gelerek bir pazar kurulur.”

*

    Her ne kadar, Faize Ergin’in Nihâvend makamındaki bestesinde; “Kız sen geldin Çerkeş'ten.” dese de bu kez bizim yolumuz düştü Çerkeş’e. Şehir giriş tabelasında 9 bin 400 olarak gösteriliyor nüfusu Çerkeş’in. Geneli ise 17 bin civarındaymış. Göç veren bir ilçe konumunda. 1950'lerden sonra başlayan ve 1990’lı yıllarda başını çektiği hızlı göç hareketi Çerkeş'i de etkilemiş, buradan Ankara, İstanbul, İzmir, Zonguldak ve Karabük'e aileler halinde göçler yaşanmış.

    1936’da yangın, 1944’te de büyük bir deprem geçirmiş.

*

    Çerkeş’te geleneksel mimari özelliğini taşıyan konaklara rastlıyoruz. Ama her birisi ilgi bekliyor, onarım istiyor. “Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde olduğu için bölgede sağlam tarihi yapı bulmak zor.” diyor yaşlı bir amca. Mevcut binalarda üstün bir ahşap ustalığı çarpıyor göze. Bu konak ve evler yenilenerek Safranbolu, Birgi ve Şirince gibi turizm cenneti olabilir Çerkeş.

*

    Türk edebiyatında Garip akımının temsilcisi ozanlarla tanışmak için 1949 yılında Ankara’ya gelen, Gerçeküstücü akımın önde gelen ozanlarından Philippe Soupault’u, Melih Cevdet, Cahit Sıtkı ve Orhan Veli “Yaprak” dergisinin bürosunda ağırlar. İşte bu buluşma sırasında Orhan Veli beklenmedik bir şekilde, Soupault’tan çevirdiğini söylediği şu şiiri okur:

 

“Şakir Efendi

Koltukçu

Öldü

Dün gece

Çerkes’te

Öldü

Gitti

Çerkeş’te öldü gitti.”

 

    Şiiri bir kez daha dinleyen Soupault, “Aslı gibi” der, ülkemizden ayrılırken de bir gazeteciye şunları söyler: “Şiiri bütün dünyada aradım, Türkiye’de buldum.”

*

    Servet-i Fünun Edebiyatının hem en önemli şairi hem de lideri Tevfik Fikret, Pertevniyal Valide Sultan'ın kahyası Hüseyin Efendi'nin oğludur. Hüseyin Efendi’nin babası Ahmet Ağa da, Çerkeş’in Dalkoz Köyü’ndenmiş. Yani ünlü şairimiz Tevfik Fikret’in dedesi Çerkeşli.

    Çocukluğunda birçok kez bu köye gelen Tevfik Fikret’in el yazısıyla yazdığı şu dörtlük köy okulunun duvarında dururmuş: Mektup yazdım kışıdı / Kalemim gümüşüdü / Daha yazacaktım ama / Ellerim üşüdü.

    Tevfik Fikret’in adı Çerkeş’te bir sokağa verilmiş. Ne mutlu!...

*

    Çerkeş’ten çıkıp 12 kilometre uzaktaki Atkaracalar ilçesine geçiyorum. 2 bin 600 nüfuslu küçük bir ilçe burası. Büyük bir merakla sokaklarını gezdikten sonra soluklanmak için bir kahvehanenin önünde oturup çay içiyorum.    Çektiğim fotoğraflardan birkaç tanesini de sosyal paylaşım sitesine koydum.

    Bir yorum. Şair-Yazar, Prof. Dr. Can Ceylan’dan:

    “Kardeşim Çerkeş'ten de geçmişsindir. Baba toprağımız.”

    Şaşırdım.

    Telefon açtım kendisine. Uzun uzun Çerkeş’i konuştuk. Babasının Köyü Bedil. Çerkeş’i çıkar çıkmaz bir tabelada Bedil, yazıyor. Aracın direksiyonunu kırıyorum hemen, bu köye gidiyorum. Can Ceylan ağabeyimin babası, eğitimci-yazan Zeki Ceylan’ın Köyü’ne. Çerkeş-Gerede karayolunun 1 km. içerisinde küçük bir köy. Eğitimci ve dilbilimci Muhittin Bilgin yıllar sonra öğretmeni Zeki Ceylan’ı şöyle anlatacaktı: “/…/ Okuma sevgisini böyle kazandım. Bir de Türkçe öğretmenim vardı Zeki Ceylan. İzmir’de yaşayan oğlu Prof. Dr. Can Ceylan’ın da şairliği vardır. Mustafa Şanlı ve Zeki Ceylan, bana okuma alışkanlığını kazandıran öğretmenlerimdir.”

    Can Ceylan en güzel vefa ve oğul örneği göstererek, babası Zeki Ceylan’ın yazılarını, “Okumak Sanatı” ve “Hep Niye Maviye?” adlı kitaplarda topladı.

Oğul tadı böyle bir şey işte!...

*

    Kemal Tahir, hikâyelerinden oluşan “Göl İnsanları” adlı eserinde yer alan     “Arabacı” adlı öyküsünü şöyle başlatır:

    -Çerkeş’ten çıkınca hayvanlarını durdurdu. Yere atladı.

    Savaş sonrası Anadolu’da yıkılan hayatlar, geri dönmeyen baba ve eşler, sahipsiz kalan evler tüm gerçekliği ve acılığıyla okura yansıtılır. Bu yönüyle de  Arabacı adını taşıyan bu öyküsü kitabın en dokunaklı öyküsü sayılabilir.

    Kemal Tahir aynı zamanda Çankırı Cezaevi’nde yatarken bu bölgenin köy insanını, köylülüğü ve hayat şartlarını kendisiyle birlikte yatan köylülerden dinleyerek tanıma ve yazma fırsatı bulmuş bir yazar. Göl İnsanları’nda Çerkeş evlerini şöyle anlatır:

    -Çerkeş taraflarındaki bütün köy evleri gibi alt katı taştan, üst katı tahtadan yapılmıştı. (s.186)

    Aynı eserinde Kemal Tahir Çerkeş’in Bayındır Köyü çocuklarını da anlatır:

    “…..Bayındır Köyü’nün danalarını güden çocuklar, saatlerdir, çomak oynaya oynaya yorulmuşlardı. Suda yıkandıktan sonra, kıyıdaki buğday tarlasına girip yüksek sapların arasına uzandılar.” (s.231)

*

    Türk sanatının önemli isimlerinden ressam, şair ve yazar Bedri Rahmi Eyüboğlu da bir süre Çerkeş’te yaşamış.

    1944 Çerkeş depreminden hasar almadan çıkabilmiş, Çerkeş İstasyonu ve Su Kulesi binalarını yapan firmanın yapımında çalışan İsveç, Fransız ve Rus mühendislerine çevirmenlik yapmış Eyüboğlu. İşte burada çocukluğunun manzaralarını yeniden keşfetmiş Bedri Rahmi.

    Bedri Rahmi Eyüboğlu, “Gece Yarısı: Yazılar 1932-1936” kitabında, 1936 çıkışında sanatçı duyarlılığıyla, şöyle tanımlamış Çerkeş'te yaşadığı ayazlı geceleri;

    ”Aradım, taradım ama Çerkeş gecelerine kristal kelimesi kadar benzeyen, ardıç kadar renkli, söğüt kadar güzel bir kelime bulamadım. Ve yine size Çerkeşli gecelerimden berrak ve yaman bir soğuğun hendesesiyle kristal halinde donup, köşeleri vücudumuzun paltonuzdan dışarıda kalmak zavallılığında kalan parçalarını kesip atan göklerini ancak bu kelimenin yardımıyla anlatabileceğim. Çerkeş’in mehtaplı gecelerini kocaman bir kristale benzeteceğim, bu kadar aydınlık bir cam kitlesi ki, içerisinde yarı erimiş bin bir ay, parçalanıp kalmışlar dersiniz: Ve Çerkeş soğuğunun dehşetiyle yusyuvarlak ay da köşelenir ve köşeleri keskin bir buz parçası gibi gözünüze, içinize batar, üşür-üşürsünüz… Sıcacık göğsünüzden çıktığına pişmen nefesiniz de gecenin maviliği üzerinde çizilir ve bu yumuşak nefesin havada donup kaldığına (tabii yine köşeli bir cam halinde) hayret etmezseniz: O günlerden bir gün bir kitap sayfasında:

    …Yolumuz düştü Çerkeş’e

    Çerkeş’in gökleri camdan

    Çerkeş’in ayı dört köşe…” diye rastlarsanız; “Bu herhalde Kübizm âşıklarından birisinin olacak”…derseniz, yanılmazsınız.”

*

    Türk edebiyatının toplumcu yazarlarından, 2002 yılında kaybettiğimiz şair ve yazar Faik Baysal da, Kurşunlu'da askerlik görevini yaparken “Karıma Mektup” adlı şiirinin, “Ağlayamıyorum/Gözyaşı yasaktır askere.” dizeleri nedeniyle 27 gün hapse mahkûm edilmiş. Bu tutukluluğu sırasında Orhan Veli ile tanışır ve dost olur.

    Askerliğini yaptığı sırada yaşadığı 1943 Çerkeş depremi yazarda derin izler bırakır. Sarduvan adlı romanını bastırmak için komutanından aldığı özel izinle Ankara’dan İstanbul’a giden yazar, Zonguldak yolu üzerindeki Çerkeş’te konaklar, bu esnada kaldığı otelde Çerkeş depremini yaşar, enkaz altında kalır. Uzun bir tedavi sürecinden sonra iyileşir fakat Sarduvan enkaz altında kalmıştır. Bu depremin üzerinde bıraktığı izleri yazar şöyle anlatır:

    “Bu deprem beni mahvetti. Gece koşarak aşağı inerken hiç görmediğim bir çocuğun ‘N’olur, beni de kurtar amca!” diye bağırmasını hiç unutmadım. O çocuk bacaklarımı bırakmadı. Zaman zaman ağlıyor içimde. Felaket olarak nitelediğim o deprem gerçekte benim için iyilik oldu. Bazı değişiklikler yaparak romanımı yeniden yazdım.”

*

    Çerkeş, kültürü ve türküleriyle de önemli bir şehir. İşte Çerkeş türkülerinden birkaç örnek: Evlerinin Önü Yaldız Piyade, Leblebi Koydum Tasa, Kalk Gidelim, Penceremin Altında (Kara Leyli), Su Gelir Millendirir ve Yanık Çayırlarda Çimen Biter mi?

    Yazımı, Çerkeş’in Bedil Köyü türküsü olan “Değirmen Akmam Diyor”dan bir bölüm alıntılayarak bitiriyorum:

 

Değirmen akmam diyor

Bendimi yıkmam diyor

Şu Bedil'in kızları

Bedil'den çıkmam diyor.

 

 

 

 

 

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILARI ATAMASI YAPILDI
MÜDÜR VE MÜDÜR YARDIMCILARI ATAMASI YAPILDI
ŞAİR VE YAZARLARDAN “TOMBULACIK HALİME”NİN MEZARINA ZİYARET
ŞAİR VE YAZARLARDAN “TOMBULACIK HALİME”NİN MEZARINA ZİYARET