Advert
Advert
Advert
AZ DEMEDİK Kİ…

AZ DEMEDİK Kİ…

Bu içerik 2113 kez okundu.

   On iki Eylül darbesinden bu yana otuz yedi yıldan fazla geçti. Darbeden sonra ise birileri demokrasi adına millete sundukları Anayasa ile kendi konumlarını garantilediler. Evren Paşa, Anayasa oylamasıyla birlikte kendini Cumhurbaşkanı ilan ettirdi. Sonra yıllar, “Bu darbeci Anayasa zihniyetinden nasıl kurtuluruz?” sorusunun yanıtını mecliste, dergâhta, bağda, bayırda aramakla geçti hep.

   Anayasa koyucular, başlarına bir bela gelmesin diye önlemlerini de yine Anayasa maddeleriyle almışlardı çoktan. Seçim barajı, parti kurma yasaları, milletvekili adayı olma koşulları… Aklınıza ne gelirse yani... Ha bir de yasa değiştirme koşulları…

   Yasalar, her parti liderinin işine yaramış olacak ki darbe karşıtı olan liderler bile arkasında durdu hep… Hiç kimsenin aklına darbeci yasaların bir demokrasi ayıbı olduğu gelmedi yani!

   Oysa Cumhuriyetin Kurucu Lideri, Onuncu Yıldönümü Söylevinde cumhuriyetin daha büyük devrimlerle, daha büyük başarılarla, dünyanın en çağdaş ve uygar ülkesi olmanın onurunu ve kıvancını yaşamamız gerektiğini vurgulamıştı dokuz yüz yirmi dokuzlarda. O büyük önder, elimizde ve kafamızda tuttuğumuz meşalenin müspet ilim olduğundan söz etmişti. Gücümüzün, kuvvetimizin, kudretimizin damarlarımızda akan kanda hazır bulunduğunu yansıtmıştı…

   Darbeci zihniyet, sınıf duvarlarına Gençliğe Hitabeyi, İstiklal Marşı’nı, araya Atatürk resmini ve en sol alt köşeye Onuncu Yıl Nutkunu astırırken; İstiklal Marşı’nı ve Gençliğe Hitabeyi öğrencilere ezberlettirirken onların taşıdığı derin anlamların beyinlere işlemesini yasaklamıştı adeta. Çünkü muvaffakiyet yerine başarı sözcüğünün kullanılmasını istemiyordu hiç. Hele de İnkılâp yerine devrim denmesini hazmedemiyordu.

   Askeri darbeciler gitti, Özal devri başladı. Bu kez de sivil darbecilerin devleti ne kadar da kendi çıkarlarıyla yönettiklerini anladı bu millet. Milletin önüne getirilen yasalarla yine milletin kendisi onayladı zihniyeti. Değişen ne oldu peki? Kocaman bir sıfır… Çünkü memleketi idare edenler, şahsi menfaatlerini müstevlilerle tevhit etmişlerdi Atatürk’ün deyişiyle. Görünen köy, çıkarcıların kendi aralarındaki sözüm ona mücadelesiydi.

   Özal gitti… Demirel geldi. Değişen ne oldu peki?

   İki binli yılların başında da AKP geldi büyük umutlarla!

   Dini bütün dedi millet. İnançları sağlam olanların dürüstlüklerinden zerrece kuşku duymadı hiç. Öyle bir değişim yaşandı ki memlekette, benden olmayan yok olsun zihniyeti egemen oldu dağa taşa. Cemaatler fink atmaya başladılar orta yerde. Bir bir yerleştiler devletin her kademesine ve…

    Kılıkta, kıyafette, dış görünüşte lüzum görülen ne varsa değiştirdiler hep. Başı sarıklılar, takkeliler, nalınlılar, cüppeliler kalabalığına döndü her yan. Örtünen dürüst, açık giyinen şeytan oldu adeta… İçinden çıkılmaz boyutlara ulaştı ayrımcılık, kayırmacılık ve dahaları…

 

   Uygar dünyadan uzaklaştık ışık hızıyla. Şimdi, ortaçağ karanlıklarına dönüş çabaları yaşanıyor. Eğitimde, sağlıkta, bilimde, teknolojide atılan adımlar hep geri geri. Hiç marş ileri diyemiyoruz artık. Az demedik bunları. Demeye de devam dilimiz döndükçe…

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
 BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
BAŞKAN ULUPINAR İLK MECLİS TOPLANTISINI YAPTI
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU
DEVREKLİ ÖĞRENCİ İL BİRİNCİSİ OLDU