Advert
Advert
Advert
ARAYACAĞIZ
İbrahim TIĞ

ARAYACAĞIZ

Bu içerik 6586 kez okundu.

 

Cahit Sıtkı bir şiirinde şöyle diyordu:

“Öldük, ölümden bir şeyler umarak.

Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.”

Gerçekten de büyümüzü bozdun Hüsnü ağbi!...

Durup dururken, nereden çıktı bu gitmek?

*

Beni, babam da bırakıp gitmişti yıllar önce.

Şimdi sen….

*

Seni çok özleyeceğiz..

Anacağız…

Arayacağız ağabey…

*

Boğazım düğüm düğüm…

Bu ölüm yakışmadı sana koca çınar!...

Yakışmadı.

*

Işıklar içinde

U

Y

U

.

.

.

 

*

 

BİZİ SARAN DİZELER

 

 

‘Seni kirpiklerimle öldürürüm’ diyen yâr

Aman sakın caymasın, öldürürse öldürsün

Hâfız

 

*

 

Yok, ayrılığın bile tadı yok

özlediği ile kalıyor insan

Kavuşmalar uzak mı uzak

gölgeler yetişmiyor erimine.

Dünyanın şangırtısına can dayanmıyor.

Ahmet Günbaş

-Yırtık Yol

 

*

 

Tanrının bilmediğini biliyor insan:

Ölüm

 

İdris sezgin

-Doğu’nun Belleği

*

 

Ne kaldı ki? Utançtan başka.

Hasan Temiz

 

*

kimden bahsediliyor

kimin unutulmuşluğundan?

tanrım!

kimin için boşaltıldı

bu sandalye !?

Ziya Boz

 

*

annem güllerin de söküğünü dikerdi

taner cindoruk

 

*

 

Bu kış ne çok yarım kaldım

Bitmemiş bir cümlenin eşiğinde

Ufuk Aymaz

-Kış Dilekçesi

 

*

 

Yağmur yağıyor Konstantinapoli'de

Ve ben sırılsıklam sen olmuşum şiir kokan sokaklarda..

Baran Ayzer

 

*

 

AYRILIŞ

 

Peronda duruyor babam.

Gözleri doluyor, sanki o yüz

parıldayan camda bir başkasının yüzü

bir zamanki kendisi. Ama unutuldu öteki;

bakarken babam, çeviriyor başını,

bir gölge çekiyor yüzüne,

sürdürüyor okumasını.

 

Ve beklemekte derin yivi içinde

tren kül soluğuyla.

 

Louise Glück

(Seçme Şiirler, çeviren: Güven Turan)

 

*

 

KUBBENİN ŞAİRİ KİM?

 

Şerif Mardin gibi sıkı ve belki de benzersiz bir düşünür olan İdris Küçükömer bana bir gün Çubuklu’da şunu anlatmıştı: Güzel Sanatlar Akademisi’nden Mimarlık Bölümü’ne giderek konusu daha belli olmayan bir konferans verecektir. Süleymaniye Camii’ni gören İktisat Fakültesi’ndeki odasında ne anlatacağını düşünerek Mimar Sinan’ın yaptığı “kubbe”lere bakıyormuş. Birden kubbeleri ve kubbelerin anlamını farketmiş! Görkemli kubbeler padişahlığı, erki göstermektedir), (“Kubbe” deyince Yahya Kemal’in şiiri de aklıma geldi, Yahya Kemal “devlet şairi” filandır, ama en ucuz şiirinde bile bir “kubbe” çatılıdır, çatılmıştır. Yani Yahya Kemal’e “kubbe’nin şairi”de diyebiliriz). ECE AYHAN

 

*

 

Kavimler Yolu’nda Sükût

 

girdim bir balık kavminin yoluna

gölge sandım suyun karanlığını

dünyanın tüm çocukları adına

ağlayan bir çocuk gördüm orada

önce sesimi aradım, kalbim yoktu;

gittim çığlığımın çakıldığı kuytuya

kan dolu bir kuyuda buldum belleğimi

o vakit sordum su neden kararır, diye

sonraları öğrendim, karanlık

en gizil cürümüymüş insanın

.

.

.

kaçtım sonra yaşayan ölüler kavminden

çocuklar gamzelerinde yer ayırmıştı çünkü

 

Hıdır Işık / -di ve Diriliş Avlusu

 

*

 

KAZA

 

Sivri bıçağım tedirgin bakışlarınızda

İnatçı soruyum.

Tavana çakılan çengelim,

Çakma gerçeklere keskin yanıt.

Çürük diş gibi ağrıyacağım

Duvarlarınız delik deşik.

Kokunuz belirsiz, renginiz bulanık

Sıtmalı duygularınız.

Yaklaşıyor o çetin yol ayrımı

Bu kazadan kurtulan olmayacak.

 

Durmuş Taşdemir

 

*

 

TAŞ USTASI

 

           -Şükrü Erbaş'a-

yozgatlı bir taş ustası

dedi, çıkarın sözcüğü cevherinden

her kimse beklemesin beni

sırtlasın kendinden döküleni

perçemi eğri kesilmiş bu toprakta

kaldırın haritaları asıldığı yerden

her şiir geçecek bir gün

hayâl ettiği elden

dedim, duvak süsü verilmiş bir cinayet bu

kanıyor çarşaf ak yerinden

gönlümdeki yaraya mil çekti sahibi

iple bağlıyım taşa, kovulduğum yerden

dedi, tutun sırtında eskiyen taşa

ezmesin dilini sırtladıkların

dedim, söz alnını döven meczuptur, hâşâ

bilensem de, üstümden geçtiğim kadarım

 

Narin Yükler

 

*

 

GÖRÜNMEZ GORİL

 

      Oldum olası hayret ettiğim bir durum var: Hayatında eline hiç keman almamış veya hiç keman çalışmamış biri büyük bir kemancıyı dinlediğinde, "Ben keman çalamıyorum, çıldıracağım!" diye düşünüp üzülmüyor. Eline tenis raketi almamış biri olimpiyatlarda bir tenis maçı izlediğinde, "Niye ben orada değilim, orada ben olmalıydım!" diye kendini yeyip bitirmiyor. Çünkü böyle keman çalabilmek, böyle tenis oynayabilmek için yapması gereken çalışmayı yapmamış olduğunun bilincinde.

    Buna karşın sürekli olarak, "İngilizce okuyup anlayamıyorum ya, kafayı yiyeceğim!", "Fransızca çok zor. Bir türlü öğrenemiyorum, bıktım artık!" gibi yakınmalar duyuyorum. Sonra şimdiye kadar hangi kitapları okuduklarını soruyorum. Çoğunluk hiçbir şey okumamış oluyor. Bazılarıysa bir iki kitap okuduğunu söylüyor.

    2002 yılı Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Daniel Kahneman çığır açan kitabı "Thinking, Fast and Slow"da meşhur "Görünmez Goril" deneyinden bahseder ve düşünme, seçim yapma, karar verme ve yargıya varma alanlarında elli yılı aşkın süredir yaptığı araştırmalarının verdiği tecrübe ve bilgelikle şu saptamayı yapar (aşağı yukarı çeviriyorum): "Goril araştırması, zihinlerimize dair şu iki önemli gerçeği gözler önüne seriyor: Apaçık ortada olan şeyler karşısında kör olabiliyoruz. Ve aynı şekilde, kendi körlüğümüz karşısında da körüz."

Ne kadar haklı. Yoksa kocaman adamlar, kadınlar hiç kitap okumadan bütün kitapları rahatlıkla okumayı nasıl umabilirlerdi ki?

     Anadilimizde veya yabancı bir dilde olsun fark etmez, okuyup anlama işi tamamen egzersiz meselesidir. Sürekli olarak işittiğim gibi, kimileri bazılarından daha zeki veya dillere diğerlerinden daha yatkın değil. Sadece daha fazla okuyorlar, daha fazla çalışıyorlar. Bunlar, tembelliğimizi örtmek için kendimize söylediğimiz yalanlar sadece.

     Gör artık şu gorili yahu!

 

Semih Uçar

 

*

 

GÜNÜN SÖZÜ:

 

Bir insan, söylediği şeylerden çok, söylemedikleriyle de insanlaşır.

 

Albert Camus

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRX
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
ŞAİR VE YAZARLAR SAFRANBOLU’DA BULUŞTU
  2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR
2 AY İÇİNDE HİZMETE GİRMESİ PLANLANIYOR