Bazı televizyonların gündüz kuşağı yayınları:
1. Magazin programları.
2. Yemek programları.
3. En iyi gelinlik giyme programları.
4. Kaybolanları bulma programları.
5. Katilleri yakalama programları.
Vesaire vesaire…
Bazı televizyon kanallarının politik programları ise gecenin millet uykuda saatlerinde yayınlanıyor. Seyreden yok hükmünde neredeyse.
İnsanlarımız ülke ve dünya sorunlarından uzakta, bazı güçlerin güdümünde yaşıyor böylece. Düşünmeyeceksin, üretmeyeceksin, görmeyeceksin, duymayacaksın… Velhasıl güdülen koyun gibi yaşayacaksın. Zaten de öyle demiyorlar mı muktedirler. Millet koyun, biz de onların çobanıyız…
Dolar aldı başını gidiyor.
Gün aşırı petrole zam…
Tüketim maddeleri de dolayısı ile zam furyasından nasibini alıyor.
Dış politikalarımız çökme noktasında.
Dost bildiklerimizden yediğimiz kazıklar da cabası…
FETÖ diyerek millete çektirilen ezalar, cefalar had boyu.
PKK’yı referandum sonrası bitireceğiz dediler, her gün şehit haberleri, sönen ocaklar…
Siyasilerin gereksiz yere yaşattıkları polemikler…
Etnik, dinsel, kültürel ayrımlar…
Geçim derdi…
Neresinden baksanız durum gayet kötüye gidiyor.
Ve insanlarımız, kaderlerine terkedilmiş, şükreden, daha beterine uğramamak için kılını bile kıpırdatmayan robotlara dönüştürülmüş. Düşünün hele:
Cennette en güzel köşe vaat eden cemaat mensupları;
Okunmuş seccade, terlik, namaz kılma kıyafeti satan şarlatanlar;
Allah, kitap, peygamber diyerek milletin kanını emenler…
Gel de sesini çıkarmadan otur oturduğun yerde. Atatürk’ün bize emaneti güzelim yurdumuzda, o büyük insanın devrimlerinin takipçisi olacağımıza, onu yok sayanların cirit attığı bir dönem yaşıyoruz neredeyse. Heykellerine saldıranlar, kabrine olmadık yakıştırmalar yapanlar, yaşadığı devirlerdeki ülke durumunu sanki saltanattan daha kötü yansıtmaya çalışanlar kol geziyor. Lozan’la, Sevr ile Atatürk’e veryansın edenlere karşı birinci ödevimiz, onun emaneti cumhuriyeti, devrimleri korumak ve kollamak olacaktır. Bu böyle biline…
